Anadolu Tarihinin kavşak noktalarından oluşturduğu köprü ile günümüze ışık tutarak şehrin kuzeyinde, çocuğunu gözünden sakınan ve göğüsüne yaslanmış bir ana gibi Bayburt’u bağrına yaslayan ve ilk günkü görkemini hala sürdüren Bayburt Kalesi’nin yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir.
Ancak çeşitli kaynaklarda M.S.58’lerde inşa edildiği, daha sonraları da değişik dönemlerde onarım gördüğü anlatılmaktadır. Uzak doğuya giderken Bayburt’a uğrayan ünlü İtalyan Gezgin Marko POLO (1254-1324) Bayburt Kalesinin çok sarp ve görkemli bir yapı olduğunu belirtmektedir.
(S. Karakoyunlu B.Tarihi S.98) Evliya Çelebi’de 1647 yılında Bayburt’a geldiğinde; Kaleyi yalçın kaya üzerinde çok büyük ve ihtişamlı bulduğunu belirterek, duvar yüksekliklerinin 30-40 metrelerde olduğunu, ayrıca kalenin biri doğuya bakan üç kat ” Demir Kapı”, Batıya bakan” Nöbethane” adında iki kapısı ile üç kapıya sahip olduğunu belirterek, kalenin dışında şehirde bin kadar toprak üstlü ev bulunduğunu, şehrin (Ondokuz Müslüman ve Yedi Ermeni Mahallesi) 26 Mahalleden meydana geldiğini seyahatnamesinde anlatır.
Bayburt Kalesi yaklaşık 1671 metre rakımında bulunması nedeni ile tarihi yaşamı içerisinde stratejik önemini yitirmemiştir. Kale altıgen üzerinde yapılmış ve iki kat surla çevrilmiştir. İç ve dış surlar arasında yaklaşık 100 metre mesafe bulunmaktadır. Kale burçlarının yüksekliği 12 metre, surların yüksekliği ise 30 metredir. Çoruh nehri ise kalenin en sarp ve ulaşılamayan bölümünü kucaklamıştır. İki katlı kale burçlarının birinci katında görevli muhafızlar ve komutan yerleri, ikinci katında ise düşman gözetleme yerleri bulunmaktadır. Kale içerisindeki yapılar; Koğuşlar, Hapishane, Ambar, Su depoları (Sarnıçlar) ve Hamam olarak göze çarpmaktadır. Ayrıca surlar üzerindeki mazgallar ve siperlikler birbirini takip etmektedir.
Kalenin ikinci surun doğuya bakan yüzünde sanat değeri yüksek more, mavi ve yeşil çini kalıntıları görülmektedir. Bu çiniler güneşin doğuşu esnasında yansıttıkları güneş ışınları ile adeta bir renk ve ışık cümbüşü oluşturduğu halk arasında söylenmektedir. Bu çinilerden dolayı kaleye Çinimaçin Kalesi de denmektedir.
Kale; Urartular, Mahalli prenslikler, Bağratlar, Romalılar, Ermeniler, Bizanslılar, Müslüman Araplar ve Trabzon Komnenonsları gibi uygarlıkların izlerini günümüze taşımış doğunun en önemli eserlerindendir. Kalede çeşitli dönemlerde tamirler yapılmıştır. Son olarak kalede en büyük onarımı Türkler gerçekleştirmiştir. Kale çevresi yaklaşık yaklaşık 3 km’dir. Kapladığı alan ise 0,15310 km2’dir. Kalenin en geniş kısmı 900 metre, en dar kısmı ise 500 metredir. Kalenin güney batısında Ebul Fetih Camii bulunur. Ayrıca kalede en tanınır durumdaki yapılardan olan kilise hakim bir noktada bulunmaktadır. Bu nedenle kale inanç turizmi yönünden de önem arz etmektedir. Kalede oturan halk 14. y.y. da Kanuni Sultan Süleyman döneminden sonra güvenli ortam oluşunca şehre inmeye başlamıştır.
1828-1829 Osmanlı Rus harbinde Rus Ordusu kaleyi tahrip ederek çekilmiştir.
Kaynak: Bayburt İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü